ISLANMAK
İki Anamurlu Taş Köprü yolundan köylerine doğru yol almaktadırlar. Hava bozar. Yağmur yağmaya başlar. Bereket birinin yanında şemsiye vardır. Şemsiyeyi açar. Arkadaşını da şemsiyenin altına alır. Islanmadan beraberce yağmurda yol alırlar. Evlerine ulaşırlar.
Üç beş gün sonra bu iki arkadaş çarşıda karşılaşırlar. Şemsiyesi olup yağmurda açan der ki: “O gün benim şemsiye olmasa amma da ıslanacaktın.” “Doğru” der diğeri.
Birkaç gün içinde yine karşılaşırlar. Aynı muhabbet tekrar gündeme gelir. Yanlarında üç beş kişi de vardır. “O gün benim şemsiye olmasa amma da ıslanacaktın.” Diğeri bozulur, ama bir şey söylemez.
Bir diğer karşılaşmalarında olay yine gündeme getirilir. Bizimki durmadan şemsiyeyi hatırlatıp durmasına bozulur.
Bir gün taş köprüde bizim iki kafadar karşılaşırlar.
Şemsiyesi olup, diğerini ıslanmaktan kurtaran yine söze başlar: “O gün benim şemsiye olmasa amma da ıslanacaktın.” der.
Diğer köylü hiç sesini çıkarmadan taş köprünün yan duvarı üzerine çıkar. Aşağıdaki derin suya(büğede) atlar. Sırılsıklam olur. Yüzüp çıkar. Diğerinin yanına gelir ve ona der ki: “Ulan senin şemsiye olmasaydı, bundan da mı çok ıslanacaktım?”